Ulusoy Gariplikleri no.2 - 24 TEMMUZ 2017 // Eski anılar
Geçenlerde Ankara’ya geliyordum. Gece yolda uyurum ve varınca şehre ulaşım da daha kolay olur diye uçak yerine otobüs bileti alayım dedim. Gece 2 otobüsüne aldım, yollar açıktı hemen otogara vardım, müziğimi dinlerken rahat rahat otobüsü bekliyorum. Panoda tekrar tekrar dönüp duran reklamları ve garip haberleri izliyorum. Bir önceki otobüs hikayemdeki gibi bir gariplik gene olmasın diye bu sefer kontrol ederek gittim. Mini otogara (ismi “cep otogarı”) gidince de sordum hatta, bir sıkıntı yoktu her şey güzeldi. Otobüs 5-10 dakika gecikti. Herkes peronun önünde bekliyordu. Sonra garip bir otobüs geldi. Üstünde “Altındağ Belediyesi” vs. yazıyordu. Ulusoy çıkartmaları veya Ulusoy renklerinde herhangi bir şey yoktu. Yazıhanedeki görevli arkadaş cama yaklaştı şöförle çok ufak merhabalaştı gülüştüler. Sonra “Saat 2 Ankara arabası bu araç !” diye bağırdı. Allahallah bu nedir diyip herkes otobüse yavaşça yönlendiğinde, bir kadın bağırarak ve kalabalığı yararak direk öne geçti.
“Bu ne rezillik! Siz kendinizi ne sanıyorsunuz, dolandırıcılar!. Ben Ulusoy’un otobüsüne para verdim, Ulusoy ile gideceğim. Buna binmiyorum buradaki kimseyi de bindirmiyorum. Lütfen siz de binmeyin.” diyip direk kapının önüne konumlandı. Görevli araya girdi, gerçek otobüste arıza yaşanmış, mağdur olmayalım diye bunu göndermişler. Bu da Ulusoy’a ait bir otobüsmüş, ama başka bir görevden geldiği için üstündeki yapıştırmalar yokmuş. Tesadüf o ki, kadın da Bilinçli Tüketici Derneği başkanı imiş. Yıllardır televizyonlara gazetelere çıkıp seminerler veriyormuş. Bu tarz olaylarda genelde hiç aklı başında veya arkanızda duracak bir insan olmadığı için aslında bir yandan sevindim. Kendim rahatsız olsam bile bana gerek kalmadan kadın her şeyi halledecekti. Normalde bu tarz şeylerde araya giren ve sessiz kalamayan hep ben olurum. Çabuk sinirlenip ortada bir gariplik varsa illa söylemek tartışmak zorunda hissederim. Ama ilginçtir bu sefer durum bana okey gibi gelmişti, yani şöförler iyi gözüküyordu belli, zaten herkesin de işi gücü vardı sabah Ankara’da olmalıydık. Ulusoy yazmasın tamam ama biner giderdik ne yapalım. Zaten kaza olma olasılığı yüzde kaç ki, diye düşünmüştüm.
Ama kadın kesinlikle izin vermedi ve benim bu hikayede en çok şaşırdığım şey gerçekleşti :
Bekleyen insanlardan “hanımefendi işimiz gücümüz var uzatmayın binelim gidelim işte sizi mi bekleyeceğiz niye olay çıkartıyorsunuz” gibi bir cümle duymayı bekliyordum ancak bir tanesi bile böyle bir şey demedi. Orada bulunan insanların en az 3te 1i kadına destek çıktı ve “Siz ne yaptığınızı sanıyorsunuz bu araba ne böyle” vs. diyerek görevlinin üstüne gitti. Diğerleri olaya karışmadı. O arada kadın da beyaz masayı arıyor, polisi arıyor. Ben de müşteri hizmetlerini aradım, ama tabii ki kimse çıkmadı. Kadın tabi olaya hazırlıklı, “müşteri hizmetleri aranmaz, açıyorlar mı sanıyorsun!” diyerek bana kızmıştı.
Aslında kadının direk çok yüksek sesle rahatsız eder şekilde görevlinin şoförlerin vs. üstüne gitmesi ilk başta bende antipati yarattı. Ama sonra çekimser kaldım, haklıydı sonuçta. Ulusoy her ne sebeptense düzgün araba bulamayıp bunu göndermiş, koskoca firma. Gidişat kötüydü, kimse binmeyince mecbur ben de binmedim. Aslında binsem belki o sırada Ankara’ya dönen arabada şoför beni evime bile atardı koca otobüsle. “Ben gidicem isteyen gelsin” dedi zaten. Kendince bize yardımcı olmak için “ben sizi işinize de yetiştiririm sağ salim merak etmeyin” dedi. Firdevs Hn. gene kızdı “SEN DALGA MI GEÇİYORSUN, takometre yok mu bu arabalarda. 80’in üstüne çıkamazsın sen!!!”. Adam diyeceğine pişman oldu.
Beyaz masadan tabii ki o sırada bir sonuç çıkmadı. Polisler geldi, beklendiği üzere niye herkesin karşı çıktığını garipseyip “e işte araba göndermişler size ne güzel” falan dedi. O arada şoförlerden biri kadına “siz iyi örgütlüyorsunuz parti kurun isterseniz” dedi, sonra tabii ki kaos oldu kadın adamı dövecekti az daha. Bu arada tabi herkesin de derdi farklıydı, normalde kadınla hayatta hiçbir ortak noktası olamayacak bir adam kadını şiddetle savundu; ama gelen otobüsün daha kötü olduğunu eleştirerek olaya girdi. Kendi bilet aldığı otobüsü uçak koltuklu otobüs sanıyormuş, “kardeşim bu getirdiğiniz otobüs sence şunlara benziyor mu bi bak bakayım” diyip artis artis yandaki metro otobüslerini vs. gösterdi. Yani daha güzel ama gene Ulusoy olmayan otobüs gelse o zaman binecek miydi? Sonradan ortaya çıktı ki meğer gelen otobüsün modeli aslında onlardan da yüksek bir modelmiş xD.
Sonu olmayan bir bekleyiş başladı, güya yeni otobüs göndereceklerdi. Bu arada publicte ortak bir sıkıntı yaşayan bir grup insan, doğalarına uygun şekilde kümelenip sohbet etmeye başladı. Hukuk okuyan, veterinerlik okuyan kızlar vardı. ODTÜ’de kamu okuyan bir çocuk vardı, normal yurdum insanı vardı. Kendimi hiçbir gruba ait hissedemedim. O kadar saat kimseyle konuşmadan hepsinin arasında gezdim. Ama ortam gerçekten ilginçti, Firdevs Hanım ölen kocasının otopsi raporundan bahsederken sağlık sektöründeki akılalmaz hatalara girildi. Oradan hayvan hakları ve hayvanlardan tek farkımızın kümülatif olarak bilgi biriktirebildiğimiz olması cümlesi kulağıma geldi. Aynı zamanda diğer kulağımın duyduğu şey de şuydu “burada kendiniz bir konuda mağdurken, hiç empati yapamayıp nasıl ırkçılık yapıyorsunuz anlamıyorum”. ODTÜ’lü genç yurdum insanıyla tartışmıştı, çünkü içlerinden biri “Suriyeli olsaydık çoktan yeni otobüs getirirlerdi” demiş. Oradan bir ırkçılık sohbeti başladı, sonra kürtler, azınlık hakları. Uçak rahatlığındaki otobüs koltuğu abimiz ise en son futboldan konuşmaya başlamıştı. Bu arada başta herkesin üstüne yürüdüğü ama hiçbir suçu olmayan görevli Ali, herkese çay getirdi. Sinirler yatıştı, Firdevs Hanımla arayı da düzelttiler. “Alicim bana cv at da, kovarlarsa sana iş bulayım :D” dedi en son Firdevs Hn. Ali de gülerek karşılık verdi, tamam atayım dedi.
Herkes olay kahramanı Firdevs hanımın numarasını aldı, olayla ilgili görüntüleri videoları yollamak için. Ben de yollayacaktım, ama niyeyse olmadı. 2 saatin ardından yeni bir otobüs geldi. Bu sefer üstünde Ulusoy yazıyordu. Herkes sevinçli bir şekilde başarmanın hazzıyla topluca otobüse bindi(k). Otobüs bize yolladıklarından en az 10 yıl daha gerideydi. Eski püsküydü ve içi ter kokuyordu. Ama dışı Ulusoy’du ya, bindik...
Aslında çok olaylı bir hikaye değil bu, ama beni şaşırdan olayın başlangıcının olayı çok etkileyebileceği oldu. Belki Firdevs Hn. 1 dk sonra oraya gelse herkes çoktan binmiş olacaktı. Kadın kendi kendine atar yapıp kimseyi indiremeyecekti. Ya da yolcular arasında hiç öyle bir insan olmasaydı, tıpış tıpış binecektik. Kitlelerin nası hareket edeceğinin gerçekten çok küçük etkilere bağlı olduğuna inandım bu olayı yaşadıktan sonra. Doğru zamanda doğru hareketle herkese her şey yaptırılabilir, görmüş oldum. Bu kadar kolay mı kitle yönlendirmek?
bonus: nasıl olduysa gene 09.30da vardık sabah..... 3.köprüden de gitmedik ; ))
https://www.facebook.com/egeeeeeeeeee/videos/10154768431546728/
Yorumlar
Yorum Gönder