Hayatımda yaşadığım en saçma ve anlamsız diyaloğu barındıran bir anı - 4 TEMMUZ 2017 // Eski anılar

Hayatımda yaşadığım en saçma ve anlamsız diyaloğu barındıran ve belki de 15 yıldır yapmadığım bir davranışı içeren değişik bir anımı siz değerli insanlarla paylaşmak isterim

--- serim
Geçen gün, mahallemizin güzide bir barında oturuyoruz. Şehir dışından çok yakın 2 dostumuz ziyarete gelmiş, onun dışında birkaç tane daha arkadaşım var. (bilmeyenler için ek info: mahalle barlarımızda samimi bir ortam olur. Her kafanızı çevirdiğinizde bir arkadaşla veya en azından tanıdık bir yüzle sık sık karşılaşırsınız. Genelde belki de alkolün etkisiyle, gündüz yolda görseniz daha kısa konuşacağınız arkadaşlarınızla buralarda karşılaştığınızda daha uzun konuşursunuz.)
Bu anının konu olduğu mekan ise ayrı bir değişik, evinizin salonunun yarısı kadar; ama bazen 50-60 kişi sığıyor. Küçüklükten midir bilinmez ekstra bir etkileşim söz konusu ve zaten insan kapasitesi sınırlı olduğu için içeri giren insan profiline dikkat ediyorlar. Çoğu zaman ODTÜ’lü olmayan kimse giremiyor, başka üniversiteden bile olsa (yani düz barzo olmasa bile). Ve içeride hiçbir şekilde kavga, taciz, tartışma istemiyorlar; hemen müdahale etmeye çalışıyorlar.
Son 3 gündür neredeyse hiç oturmamıştım, doğru düzgün uyumamıştım, o gün ise 4 saat tango sonrası bütün gün eşya taşımıştık ve dostlarımızın gelişi sebebiyle neredeyse herkesin tabağında kalanları tıka basa yediğim bir rakı balıktan gelmiştik.Bu kısım biraz alakasızdı ama aynı zamanda günlük olsun madem ya da ruh halimi anlamanızı kolaylaştırır.

---- düğüm
Rakı balıkta rakı içmedim ( xD ), sarhoş değildim. Her zamanki gibi bir tanecik Amsterdam içtim. Artık bir tanesi etki etmiyor. Bütün gün üşengeçliğimden başaramamıştım ama artık nefes alamamaktan sıkıldım ve burnumu sümkürmek için sonunda kalkıp tuvalete gittim. Az önce tarif ettiğim gibi, gene etrafta birsürü tanıdık var, az çok neşeli bir ortam. Tuvalet ise bir klozet ve bir el yıkamalık musluktan oluşuyor. Dikdörtgen düşünün, ortadan iki kareye bölün, neredeyse ikisi de 1er metrekare falan, kapıyı açınca önce musluk, sonra musluğun yanından geçip ulaştığınız tuvalet kısmı. Eğer eğilmiş yüzünüzü yıkıyorsanız, arkadan biri aynı anda tuvalete girmek için size hafifçe değmek zorunda.
Yüzümü yıkarken biri geldi, eğilmişken dikeleyim de daha rahat geçsin diye kalktım ve hafifçe yana döndüm. Yer verirken de yüzüne baktım, çıkaramadım ama tanıdık bir yüzdü. Önceki akşamki partide benle muhabbet eden sonra da kendi arkadaşımla tanıştırdığım çocuğa benzettim. Yer verirken aynı zamanda selam da vererek merhaba dedim.

Ege: Merhaba (nezaketen bir merhaba, aynı zamanda geçmesi için yol vererek)
Yüzümü yıkamak için tekrar eğildim, o sırada geçti. Ama cevap vermedi, garip garip bakıyor. İsmi “alfa” olsun
Alfa: Tanışıyor muyuz. (Düz ama hafif aşağılayıcı bir tebessüm etmesine saliseler kalmış gibi bir yüz ile)
Ege: Bilmiyorum biraz tanıdık geldin, dün akşamki partide varsan belki ordandır ?
Alfa: Bence kime merhaba dediğine dikkat et. (boş bakışlarla bakmaya devam eder) (bu sefer alfa erkekliğini daha da konuşturmak istercesine sert bir tonlamayla)
Bu sırada katiyen gözlerini ayırmıyor, tuvalete de gitmiyor. Mal mal bakışıyoruz.
Ege: Ne demek istiyosun sen ya  ( “bunlar ne saçma saçma sorular” tonlaması artı şaşkınlık ve biraz da sinir ile)
Alfa: İstersen daha da sert söyleyebilirim. (daha dayılanır şekilde)

Gidişat garipti; bir yandan hiçbir sinir olduğum durumu alttan alamayan ve çabuk sinirlenen biri olarak “ne diyosun aq” demek isterken, diğer yandan ıslak ellerim, kırık ve zor duran gözlüğüm ve 2 metrekarelik kapısı kapalı leş bar tuvaletinde ne olduğu belli olmayan bir olaya girmeyi mantığım kabul etmedi. “Söyle o zaman” derken sığır yakama yapışıp beni kapıya dayadı. O sırada “lağğn” gibi bir ses çıkardı sanırım emin değilim. Sinirimden çok durumun absürdlüğü karşısında şaşkınlığımı belirterek
“olum napıyosun ya sen mal mısın aq ashda xD”
minvalinde bir şeyler söylerken hiçbir şekilde hareketine karşılık vermedim. Aranızda kavga başlatma hareketini böyle dahice söndüren oldu mu bilmiyorum.

“Dur ellerim ıslak iğrenç misin napıyon bi dur amk” diyerek ittim çocuğu ileri. Şaşırdı heralde, o da geri çekildi hakkaten. Ellerimi hala tutuyorum aramızda, dur gelme manasında.
Ege: Böyle saçma bi olayın içine sokma beni napıyosun ya 
Diyerek kapıdan çıkacakken, bir de ne göreyim ? Kapı açılmıyor. Biri kapıyı tutuyo, bir de üstüne kapıya söylendim eş zamanlı olarak, diğeri de bekliyo o sırada. Kapı açmaya çalışırken bir yandan ona bakıyorum atlar gene diye. Neyse sonra kapıyı tutan yeni karakterimiz Mr.kanka kollayıcı cool boy’u görünce anlam veremedim, nötr bakan bir surat düşünün, orada dünyanın en önemli işini yapmak için görevlendirilmiş. Görevinden haz almakta. Bar tuvaletinde çocuk dövmek için pusu kurup kapıda beklemek hayatında yapacağı en güzel iş belki de.

O sırada olayı hala anlayamıyorum, içerideki konuşmalarımızı kapıdakinin duyması bile mümkün değil, bangır bangır müzik çalıyor. Önceden her ikisiyle de hayatımda hiç konuşmamışım. Hiçbir şey anlamadım, kendimi garantiye almak için kapıdan çıktım, Mr.kanka kollayıcı cool boy hala sabit duruyor, beyni aldırmış heralde içkiden. Boş bakıyor (hani mahallede abi gelip ver lan topu diyip çocuğun kafasına arkadan tek elle enseden kafa üstüne doğru olacak doğrultuda tokat atar ya), çocuk “lütfen bana o şekilde tokat atın” diye bağırıyor bakışlarıyla. Ama cool olduğunu sanıyor herhalde o sırada. Ya da görev yetkisi o kadar mıydı acaba. Bilmiyorum orda direk dalabilirdi aslında, sağol cool boy.
Neyse artık dışarı çıktığım için rahattım ve sinirimi atabilirdim. Bağıra bağıra küfür ederken görevli arkadaş geldi aramızda durdu, benim bağırma sebebim de kendi arkadaşlarımın fark edip yaklaşması. Çünkü ben orada saçma salak bir şey yaşarken bizimkiler 2 metre paravanın arkasında sohbet ediyor. Neyse, gerçekten sinirlendim ve haklı olduğum iyice dank edince bir tane vurdum suratına. Arada görevli çocuk duruyor, orada millet geldi, bizimkiler de geldi. Konuşma sürerken bir tane de o vurdu bana. Sonra ordan mr. Kanka kollayıcı Junior geldi, ama bu artık iyice gerizekalı. Siyah tişörtüyle uzak diyarlardan gelip “tutmayın lan beni” göğüs kabartma hareketiyle ittirip ittirip bana gelmeye çalışıyo, ozan güvenin sen kaç yaşındasın tonlamasıyla :
“ya sen nerden geliyosun ne duydun da kime vurmaya geliyosun s2k mal??”

diyorum, bir yandan susturmaya çalışıyorlar. Orada bir arada oç demiştim, arkadaşına ettiğim küfürü duyup kızıp geldi sanırım. “bana içeride ne yaptığını biliyo musun da bana vurmaya geliyosun?” dedim, “bilmiyorum” dedi. Telefon şakasında önce küfredip sonra karşıdaki tehdit edince “tamam abi” denilen sahne var ya meşhur, onun gibiydi. "Sarhoşsunuz susun" diyorlar. Dedim ben sarhoş değilim, "en son ilkokulda kavga ettim aq, demek ki var bir şey gerçekten de" diyorum.
Neyse sonra çıkardılar onları dışarı. Kimin haksız olduğu açıktı zaten. Salak bir sinir kaldı bende gene, facebook postu aşaması da tamamlandığına göre, umarım azalarak geçer

--- çözüm

Barzo, ODTÜlü de olsa barzo, ya da barzo değil ama gö*üyle içince sığırlık geni aktifleşiyor (biyolojiciler kusuruma bakmasın). Tabi akılda kalan tek soru, benim tuvalete gitmemi gözleyecek kadar niye böylesi bir plan yapmışlar? Bar tuvaletinde burnumu sümkürcektim aq.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ODTÜ Makina Mühendisliği ME407 Mechanical Engineering Design dersi ve kısaca yaşananlar

Odtü ile ilgili sorular ve cevaplar (bir kısmı makina bölümü ile ilgili)