Arkadaşlar kavgama hoş geldiniz

Eminim özlemişsinizdir hikayeleri? Baya garip bir tane geliyor mısırınızı alın gelin. 10 Calibri puntosu ile 2 word sayfası sürecek. Sonra tldr falan demeyin.
Yanılmıyorsam 1-2 ay kadar önceydi. Caz orkestrası provasına gittiğimde, her zamanki gürültü-hazırlık-prova karmaşası aynıydı ama piyano başında Ümit Hoca’nın yanında ilk kez gördüğüm bir çocuk vardı. “Ben de geleyim, napıyorsunuz burada :D” falan gibi sorular soruyor koca adama provanın ortasında. Tabii kimse girerken sen kimsin niye geldin diye sormuyor hiçbir zaman kimseye, büyük bir ekip, çok insan sirkülasyonu var. İşlek bir yerde yapılıyor provalar, kütüphanenin altında bir oda. Çocuğa orkestraya seçme ile girildiğini ve seçmelerin de geçtiğini anlattı hoca ve yetkili bir arkadaş. (ders seçimleri okul genelinde bitti çoktan). Zaten çocuk da bir enstrüman çalmıyormuş. Diğer bazı müzik ve güzel sanatlar dersinin aksine caz orkestrasına (tahmin edebileceğiniz gibi) müzikte belli bir seviyeye gelmiş ve zaten çalan insanlar alınıyor. Ama Ümit Hoca normalde bir şey çalmasa bile kimseye gelme demiyor zaten, her hafta gelip provada köşeye oturup izleyebilirsiniz. Ders seçimi olayı ve az çok bilenlerin orkestraya girdiği anlatıldıktan sonra çocuk dedi ki “zaten şandan da kovdu beni hoca, söyleyemiyormuşum, buradan da kovuldum napayım şimdi :D :D”. Bunları derken hafifçe sırıtıyor ve vücut dili garip, fazla hareket ediyor farklı yerlere bakıyor sizin cevabınızı umursamıyor vs. Orkestra bekliyor bu arada çocuğun gitmesini çünkü parçaya başlanmıyor bu sebeple (ama herkes kendi kendine bir şeyler çalıştığı için bu sahneyi izleyen kişi sayısı eminim 3-5’tir. Hoca en sonunda “e çalışacağız biz de hadi bakalım eheh ” tarzı bir şey dedi (bana kalırsa çocuğa zaten gereğinden fazla vakit ayırarak). Ama Ümit Hoca dünyanın en iyi insanı olduğu için bu çok normaldi, ve yine dünyanın en iyi insanı olduğu için söyleyeceği şeylerin içeriği olumlu olmasa bile hep tebessümlü bir yüz ifadesiyle söyler. Neyse, olaya şahit olanların şaşkınlığıyla çocuk geçti bir yere oturdu. (Orkestrada çalan insanlar vokaller vs. bile hep saygıyla gelir hocaya, sorusunu öyle sorar. Bu yüzden de kimse ne yapacağını bilemedi, böyle bir insana nasıl cevap verirsiniz ki?)
Orkestrada şarkı çalışılırken bu odaya komşu küçük bir “odacık”ta ise o şarkıda çalmayan insanlar prova yapabiliyor. Bir tane piyano olan ve normalde davulun durduğu 10 metrekarecik bir oda. Ben her parçada çalmadığım için oraya geçtim, vokal bir arkadaşla çalışıyoruz. Bu çocuk geldi biz çalışırken piyanoya random basmaya başladı. “içersi çok kötü bir de bilenler varmış güya :D :D piyano mu çalıyosun sanki sen de, ne zamandır ki xD“ diyip basmaya devam ediyor falan. Dedim çalıyorum hee. İkna oldu bir iki dinleyince. Sorunlu olduğunu zaten az çok gözlem yeteneği olan bir insan ilk 10 saniyede çoktan anlardı. Gayet usturuplu bir şekilde dedim ki “bak istiyorsan gelir oturursun dinlersin, ya da sorarsın bu nasıl çalınıyor diye ama yani biri çalarken gidip enstrumanına basmazsın izin almadan, hoş karşılanmaz” dedim. Terslemek yerine böyle açıklayınca anladığını sanarak ümitlendim çünkü “evet ya ben galiba anlatamıyorum zaten kendimi insanlara :D şan dersinden de kovuldum :D:D” falan dedi ama tekrar basmaya çalışıyor. Gerçekten kafası iyi gibi ama normal hali olduğu çok belli. Ona rağmen, “niye kovdular ya başta seçildiysen devam edersin ne dedi ki hoca?” Falan diyerek durumu anlamaya çalışıyorum. “Seçildim ama kötü söylüyomuşum, hoca senin gelmene gerek yok dedi çıktım ben de baktım buradan ses geliyor buraya geldim buraya gireyim dedim :D” dedi. Neyse bu kısa konuşma bitince biz çalışmaya devam ettik ona da “istiyosan geç otur içeri işte dinleyebilirsin kimse bir şey demez dedim”, gitti tekrar içeri.
Evet şimdi günümüze geliyoruz.
Bugün bu çocuk çalışma sırasında tekrar geldi, izin almadan bir şey demeden gitti içerdeki küçük odaya geçti (hani yukarki paragraftaki, biz çalışırken geldiği oda). Orası da o sırada boştu. Zaten keman çalan vs. bile olsa umursayacağını sanmıyorum gider piyanosunu çalardı ya da parmaklardı, ne yapmaya geldi bilmiyorum. (bu arada her gün mesai saati içinde çalışmaya açık odalar mevcut isteyen gidip çalışıyor). Bizim prova saati ise 18.30-22.00 gibi bir şey. Orası boşken çocuk da istiyorsa tabiki çalsın napalım, zaten bulaşmaya gerek yok sorunlu diye düşünüp “iyi ben de gitmem bu sefer şarkı arasında” diyerek asıl odada hocanın çalmadığı diğer piyanoda takılmaya devam ettim. Ama ufak boşvermişliklerimin sinirimi sadece “erteleyebildiğini” ve başka bir şeye yaramayabileceğini anladım bugün. Çünkü gerçekten bir “boşvermişlik” elde edemiyorum o durumdan ve o insanlardan uzaklaşmadığım sürece, veya zaman geçmediği sürece. İlüzyon bir “takmama” oluyor sadece. Dolayısıyla en ufak bir unstable’lıkta (bulamadım güzel türkçe kelimeyi) ortaya çıkıyor öfke.1 saat falan sürdü içerde prova, bu süreçte de kimse girmedi oraya. Ben de gidip durup dururken çocuğu çıkarmaya çalışmadım tabiki. Sonuçta hazırlıktayken kullanmak yasak diye bomboş olduğu halde beni piyano odalarına sokmayan memurlarla ilgili yine bir post yazmıştım ve ne kadar sinir bozucu hayatım boyunca çok kez yaşadım. Müzik yapmak isteyen kimseye tabiki engel olunmamalı.
Bu sırada geldiğini görenlerden nispeten eskilerden biri “bu sefer ben döverim ama” dedi şakayla karışık. İyi dedim mantıksızlığa sakin kalamayan en az biri daha var herhalde.
Ara oldu, ben bu sefer davuldayım oynuyorum sakince :D Bu çocuk çıktı odadan, tuvalete giderken (davulun yanından geçmesi gerekiyor) bana baktı uzun uzun, ben nötr/sert arası boş baktım. “Of altıma işicem ama ya :D :D” dedi. (Kimse yok etrafta, kendi kendine, yine aynı sırıtış, aynı gevşek vücut dili (bir de bana gevşek derler), beni hatırladı mı bilmiyorum ama eğer hatırladıysa: ona o gün en iyi davranan ve zaman harcayıp olayı açıklama derdine düşen insandım)
Ara bitmek üzere, geri geldi, yine yanımdan geçerken “yalnız bu saatte burayı kullanman aslında yasak ya” dedim. Normal düzgün konuşuyorum hala. Ne dese beğenirsiniz???
“Bence bana bulaşma :D” dedi ve içeri girdi (tekrar, küçük olan odaya).
“Nispeten eskilerden biri” olan arkadaşı çağırıp haberin olsun böyle böyle diyerek aynen bu diyaloğu 5 saniyede anlattım. Küçük odanın kapısı açıldı (zaten oda arkamızda) “yalnız duyuyorum dediklerini :D” diye çıktı. Halbuki yorum katmadan sadece o diyaloğu aktarmıştım o kadar. “Boş burası işte :D” diyince dedim ki “evet de normalde orada da aynı anda çalışıyoruz içeride prova devam ederken”. Derken yine “bulaşma bana” dedi aynı sırıtışla. Böyle deyince “ne diyosun ya” diyip içeri girdim odaya, diğer bizim arkadaş ile.
“Sana düzgünce anlattım bu saatte burası yasak dedim, “bana bulaşma” diyorsun bir de üstüne, ne diyorsun sen ya derdin ne?” gibi bir şey dedim sesimi yükseltiyorum artık. “Haa bir de ben suçlu olucam şimdi, kavga mı edelim burada :D :/ :D” falan dedi. Bizim arkadaş da sakinleştirmeye çalışıyo olay başlamadan. Bu hiç yardımcı olmadı. Ben hala “niye bana bulaşma diyosun” falan diyorum. Elindeki defteri kaldırıp şöyle vuracak gibi yapıp “çattık” der gibi başka yöne savurdu. Hem suçlu olup bir de üstüne bu fiziksel tehditvari hareketi beni çıldırttı. Tamam zaten bu son cümleyi söylerken gözlerimden ateş fışkırıyodu ve vücut dilim ona doğru yönlenir gibiydi ama, bu hareket sonrası dayanamayıp çocuğu tek elimle olağanca ittirdim napıyosun sen ya diye bağırarak.
İşte burada hikayenin “garip”liğinin tescillendiği o hareketi gerçekleştirdi:
“HIAAAA !!!!” diyip piyanonun önündeki kolçaklı sandalyeyi havaya kaldırıp bana fırlattı. Elinde saksofon olan “nispeten eski” arkadaş neyse ki kendini ve aleti koruyabildi. Ben de hafifçe çekildim onun tarafına doğru. Gelmedi bana, geldiyse de ayağıma geldi herhalde hatırlamıyorum. Bu hareketten sonra tabiki koşarak kaçtık ve hikayenin sonuna gellllmedik elbette. Size ne kadar sinirlendiğimi gerçekten anlatmayı çok isterim ama anlatamıyorum.
Sandalye düştükten sonra üstüne koşarak onu duvara fırlatmış bulundum, 5-10 derece hatalı olan seçimim sebebiyle dolap yerine alçı panel duvar darbe almış oldu ve böylece büyük bir göçük oluştu. Tabiki o sırada “ay çocuk oraya çarpar da duvar alçı panel levhaysa göçer dur şuraya ittireyim” diyecek bir durumda değildim. Çocuk bolca olan tişörtümü çekiştirerek iğrenç çamurlu botuyla tekme atmaya çalıştı sanırım. Ama ben çoktan cinnet geçiriyordum, yine de yumruk tokat falan hiç atmadım. Sadece onu tutup bir başka duvara daha vurdum ve kafasını saçlarıyla beraber tuttum o tekmelemeye ve/ya vurmaya çalışırken. Tişörtümü yırttı, pantolonum da biraz kuru çamur olmuş botundan.
Tabiki şiddeti savunmuyorum, sorunlu olduğu az çok belli bir insana da bulaşmanın en akıllıca şey olmadığını biliyorum. Ama o sırada “neyse” diyip dışarı çıkmam beni ne kadar rahatlatacak? O çocuk elini kolunu sallaya sallaya tekrar çıkıp dolaşıp gelirken belki haftaya tekrar gelecekken ben her an her şeyin farkında biri olarak nasıl umursamadan devam edeceğim hayatıma? Hoca orkestrayla uğraşıyor, her an kim nerde ne yapıyor takip edemez. Okul tarihinde de gelme denildiği halde orkestra çalışmasına gelip kafasına göre “bana bulaşma” diyip istediğini yapan biri daha da olmamıştır eminim.
Sonrası malum, diğer insanların gelişi olayı anlamaya çalışması, çocuğu dışarı çıkartmaları, hocanın olayı tam anlamasa da kims bu sen napıyosun burada bizim çalışmada demesi, korktular sanırım baya. Hiç haberleri yokken yan odada garip şeylerin olması tanımadık bir tipin yaka paça çıkarılması.Üzgünüm.
Hoca “kimdi bu ya yüzü tanıdık ama” dedi, nabzım daha düzelmemişşken zar zor özet getince hatırladı “evet şöyle şöyle yapmıştı” dedi. Gitarcı çocuklar da hatırladı, geçerken onların notalarını yere düşürüp arkasına bile bakmadan gitmiş. Çantamdaki yedek sarı tişörtümü giyince "yedek tişört getirmen gerektiğini nasıl anladın :O :D” dedi tabi bir kısım, ama oda çok sıcak oluyor, büyüdük herhalde kendi terimden rahatsız olmaya başladım.
Öfke kontrolü hakkında yardım alanınız oldu mu? (şu an hala, HİÇ pişman değilim, sinirim zor geçti)
not: sarhoşken bana saldıran çocuğun hikayesini okuyanlar bilir o olay hariç en son ilkokulda kavga etmiştim, artık bu title tamamen çöp oldu

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ODTÜ Makina Mühendisliği ME407 Mechanical Engineering Design dersi ve kısaca yaşananlar

Odtü ile ilgili sorular ve cevaplar (bir kısmı makina bölümü ile ilgili)

Hayatımda yaşadığım en saçma ve anlamsız diyaloğu barındıran bir anı - 4 TEMMUZ 2017 // Eski anılar